Cornell üniversitesi öğretim
üyeleri olan Justin Kruger ve David Dunning, Kruger-Dunning fenomeni olarak
adlandırılan ve psikoloji alanında 2000 yılında IG-Nobel ödülü kazanmalarını
sağlayan araştırmalarının ilk bölümünü “Journal of Personality and Social
Psychology” dergisinde Aralık-1999 tarihinde yayınlamışlardı. Çalışmalarının hipotezi
ve saptamaları kısaca şu şekildeydi;
· Niteliksiz insanlar kendi yetenek düzeylerini
olduğundan yüksek görme eğilimindedirler,
· Niteliksiz insanlar diğer insanların
niteliklerini tanıma ve görme yetisinden yoksundurlar,
· Niteliksiz insanlar kendi yetersizliklerini
tanıma ve görme yetisinden yoksundurlar.
Özetle cahil insanlar kendi
cehaletlerinin farkına varamazlar ve etraflarındaki bilgili ve kültürlü
insanların donanımlarının boyutlarını göremezler. Sonuçlar Bertrand Russell’ın
“Kim kendini kesinlikle doğru sanıyorsa aptaldır ”sözünü doğrular nitelikte.

Aynı araştırmacılar konuyla
ilgili çalışmalarını sürdürmüşler ve bu konuda yapılmış çalışmaların tümünün
sonuçlarını “Organizational Behavior and Human Decision Processes- 105 (2008)
98-121” dergisinde yayınlamışlar. Son çalışmanın sonuç bölümünde Kruger-Dunning
fenomeninin esas nedeni olarak cahil ve niteliksiz insanların geri besleme
yapamamaları, yani yaşadıklarından ve kendilerine söylenenlerden ders
alamamaları gösteriliyor. Problemin çözümü de geri beslemeyi öğrenmek ve
öğretmek olarak vurgulanıyor.
Okullarda geri besleme eğitimi ile öğrencilerin
zamanla ne yaptıklarını ve yapamadıklarını görme, kendilerini daha iyi
algılayıp analiz etme yetisine kavuşabilecekleri söyleniyor. Yani
Kruger-Dunning fenomeninin tedavisi eğitim. Her ne kadar “tahsil cehaleti alır,
eşeklik baki kalır” sözü çok zaman kendini kanıtlamışsa da, şu halde tahsil
sadece kişinin kendi iç görüsünü geliştirebilse görevini tamamlamış
sayılabilir. Eğitimciler içgörüyü kazandıracak bir eğitim programını
detaylandırmalı ve uygulamalıdırlar.
Bu konuda yapılan çalışmaların
sonuçları aslında daha önce peygamberler, bilim adamları, filozoflar, din
adamları ve âlimler tarafından söylenmiş pek çok güzel sözün, atasözlerimizin
ve tarihe geçen olayların altını çizer nitelikte. Şems-i Tebrizi ile Mevlana’nın
Konya’da ilk kez karşılaşmalarının hikâyesi konumuza güzel bir örnek. Bu iki büyük âlim ilk kez Konya’da bir sokakta
karşılaştıklarında Şems-i Tebrizi Mevlana’ya şunu sorar;
-Büyük âlim Bistamlı Bayezid
mi büyüktür, yoksa Hz. Muhammed mi?
Mevlana:
-Bu nasıl sualdir? Kuşkusuz
Hz. Muhammed yaratılmışların en büyüğüdür, burada Bayezid’in lafı mı olur? Diye
kızar.
Şems-i Tebrizi ise itirazını
şöyle ortaya koyar;
-öyle diyorsun ama Peygamber
bu büyüklüğü ile ey Allahım biz seni tam anlamıyla bilemedik derken, Bistamlı
Bayezid kendimi tenzih ederim, ben bilinmesi gerekenleri tıpkı gerektiği gibi
bildim, ben sultanların sultanıyım diyor.
Mevlana’nın cevabı ise şöyledir;
-Bazı insanların gönül
dağarcığı küçüktür, bir testi suyla dolar, bazılarınınki ise sonsuzdur,
okyanuslar bile susuzluğunu gideremez. Bayezid susuzluğunu bir yudum suyla
giderip, övünerek suya kandığından dem vurdu. Hz. Muhammed ise her gün daha çok
gördü, daha çok anladı, daha çok bildi ama gördükçe görecekleri artıyor,
bildikçe bilmedikleri çoğalıyor, anladıkça anlamadıkları büyüyordu. Bu sebeple
biz seni layıkıyla bilemedik diye buyurmuştur.
Böylece bu iki dost birbirini
bulmuştur, hatta Konya’da bu konuşmayı yaptıkları yer Merec-el Bahreyn, yani
iki denizin buluştuğu yer olarak adlandırılmıştır.
Kendini bilmek tüm dinlerde ve filozofilerde
önemli bir merhale ve erdemdir. Belki de bu yüzden Kuran-ı Kerim’in ilk emri
“Oku” dur. Hz. Muhammed “Kendin bilen, Allah’ını bilir” diyor. Kendini
bilemeyen etrafı da bilemeyecektir. Bu bilgisizlik bakış açısının darlığı,
çevreyi anlama kapasitesinden yoksunluk, olayları farklı açılardan görememe,
kısaca; cehaletle sonuçlanacaktır.
Yaşamdan ders alma kabiliyetini kazanmamış
olan cahiller, cehaletlerinin farkında bile olmayarak, kendilerini çok bilen
saymaya devam edeceklerdir. Kurallara uymamayı cesaret sayan cehalet günden
güne topluma yayılacaktır. Üstelik bu durumlarda cehalete eşlik eden davranış
özellikleri; densizlik, haddini bilmezlik ve kabalık ta artacaktır. Cahil olan
her şeyi, her şekilde yapmayı kendinde hak görür, kendini olduğundan büyük,
başkalarını küçük sanmaktadır. Cahiller çok kıymetli erdemler olan tevazu, hoşgörü
ve sabır gösteren insanları sümsük ve yetersiz olarak damgalarlar. Bu kendini
bilmezlerin sayısı eğitimsizlik ve cehaletin artışıyla orantılı artar.
Köklü ve gelenekleri olan toplumlarda
cehalet ve cehaleti gösteren davranış biçimlerini saklı tutmak bir edep
belirtisi kabul edilir. Zaman içinde cehaleti sergileyen davranış sahiplerinin toplumda
yükselmesi, toplumun bütün cahillerine egolarındaki kabalığı gösterme hakkını
ve cesaretini verir. Kendi gibi olanın yükselmesini, bir gün kendisinin de
yükselme umuduyla eşleyen kitleler, olaylara kendisi gibi bakan ve çok iyi
anladıkları insanları seçip desteklerler. Erdemli, kibar, eğitimli ve kültürlü
insanlar için hayat giderek zor ve çekilmez hale gelirken, toplumun kültüründen
ve inançlarından gelen yüce erdemler yıkılıp, kaybolup gider. Üstelik bu
kayboluşu algılayabilenler de ancak belli bir bilgi birikimine sahip
olanlardır. Cahiller olan biteni de algılayamadıkları gibi, toplumsal ve inanç
değerlerinin korunduğu ve savunulduğu yanılgısını yaşamayı sürdürürler.
İster “Hiç bilenlerle bilmeyenler
bir olur mu” diyen Kuran-ı Kerimi, ister “Ben ölüleri dirilttim, fakat
cahilleri diriltemedim” diyen Hz. İsa’yı, ister “Cahiller ilim sahiplerine
düşman kesilirler” diyen Hz. Ali’yi, ister “Tevazu ile konuşmayan kişi zamanla
bununla ilgili bütün kelimeleri de tamamıyla unutur” diyen Konfüçyüs’ü, ister “Cehalet
bilginin verdiğinden çok daha fazla kendine güven verir” diyen Darwin’i, ister
“Nedensellik, etkileşim, koşullar ve ayırt edici algılama…Dört büyük element
bunlardır” diyen Buddha’yı, ister “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp” veya
“Çok bilen, çok yanılır” diyen atasözlerimizi, isterseniz de bunların tümünü
referans alın, aklın yolu birdir ve akıl ile cehalet genellikle aynı yerde
bulunmaz.
Silver Alloy | TITanium Art | TITanium Art
YanıtlaSilSilver Alloy - titanium bar an alloy of stainless steel with titanium cost an extra layer of steel. It's been around since it titanium sheets first began, titanium pipe and it's still amazing to see what's titanium septum jewelry